Sanat, çeşitli ifadelerle hayatımıza dokunan bir olgudur. Son zamanlarda, 3 günde yaptığı özgün eserlerle dikkat çeken bir sanatçı, yaptığı eserlerin tarihi bir değer taşımadığına dair ilginç açıklamalar yaptı. Birçok izleyici, onun eserlerini gördüğünde geçmişten gelen eserler gibi bir izlenim ediniyor. Peki, bu sanatçı kim? Eserleri nasıl oluşturuyor ve bu çalışmalarının arkasında yatan felsefesi nedir? İşte detaylar!
Bu sanatçının adı Mehmet Altıntaş. Genç yaşında sanat alanında kendini kanıtlamış olan Mehmet, eserlerinin tarihi birer esermiş gibi algılanmasına şaşırmadığını söylüyor. Onun ilham kaynağı, geçmişin sanat anlayışları ile modern tekniklerin birleşimi. Her eserinde, geçmişin izlerini yansıtan detaylar yer alıyor; ancak bunu yaparken kendi özgün stilini de korumayı başarıyor. Mehmet, üç günlük süre içerisinde eserlerini oluştururken, tüm enerjisini ve yaratıcılığını ortaya koyuyor. Her bir işinin, belirli bir hikaye ve ruh taşıdığını savunuyor.
Mehmet, çalışmalarında genellikle akrilik, yağlı boya ve çeşitli doğal malzemeler kullanıyor. Bu maddeleri kullanarak her eserine farklı bir doku kazandırıyor. Örneğin, yapraklar, taşlar ve farklı bitki özleri gibi yerel malzemeleri uygulamalarında kullanarak, hem doğaya hem de sanata olan duyarlılığını gösteriyor. Sanatçı, "Eserlerimin her biri bir duyguyu, bir anıyı içeriyor. İnsanlar, eserlerimde kendi yaşamlarından parçalar bulabiliyorlar," diyor.
Mehmet’in eserlerine ilk bakışta, birçok kişi tarihi bir objeyle karşılaştığını düşünerek etkileniyor. Özellikle, boyama tarzı ve kullandığı gerçek dokular, eserlerinin birer sanat eseri değil de binlerce yıl öncesine ait gibi gözükmesine neden oluyor. İnsanlar, bu tür eserleri görmek için galerilerde uzun kuyruklar oluşturuyor. Mehmet, bu ilginin kendisini hem mutlu ettiğini hem de düşündürdüğünü belirtiyor. “Benim amacım sadece liralar kazanmak değil, insanların ruhuna hitap etmek,” diyor.
Mehmet, eserlerini satmak yerine, sergileyerek insanlara ulaştırmayı tercih ediyor. Bununla birlikte, “Hiçbirini satmayı düşünmüyorum,” diyen sanatçı, eserlerinin kalıcı bir iz bırakacağını düşünüyor. Yalnızca sergilerde yer alarak, sanatseverlerin ruhunu beslemeyi amaçlıyor. Zamanla büyüyen izleyici kitlesi, onun sanatsal yolculuğunun başından beri yanında olduğunu hissettiriyor. Bu durum, sanatçının motivasyonunu artırıyor ve yeni projelere yönelmesini sağlıyor.
Yaptığı eserlerin karmaşıklığı ve katmanlı yapısı, izleyicilere farklı bakış açıları sunarken, aynı zamanda sanatın derinliklerine dair düşünmeye teşvik ediyor. Mehmet, bu tarz eserlerin sadece görsel değil, duygusal bir deneyim sunduğunu vurguluyor. Gösterdiği çaba ve ortaya koyduğu değer, onun sanat hayatındaki en büyük ödül olarak tanımlanıyor. İzleyicilerin gözünden kaçmayan detaylar, eserlerinin sıradanlıktan uzaklaşıp, sanat tarihindeki önemli bir yere sahip olacağının habercisi gibi görünüyor.
Sonuç olarak, 3 günde yaptığı eserlerle dikkat çeken Mehmet Altıntaş, sanatına olan tutkusu ve geçmişe duyduğu hayranlıkla yeni bir yolculuğa çıkıyor. Hem modern hem de tarihi unsurları birleştiren bu eşsiz sanatçı, eserlerini kimseye satmamaya kararlı; çünkü onun için esas olan paylaşmak ve insanların kalplerine dokunmak.