Son günlerde kentimizde yaşanan bir olay, toplumun güvenlik algısını sarsacak nitelikte görüntülerle gündeme geldi. 15 yaşındaki bir market çıraklığını yapan genç, bir güvenlik görevlisinin saldırısına uğradı. Olayın ayrıntıları, sadece genç bireyin yaşadığı travmanın ötesinde, toplumsal bir sorun olan güvenlik meselesini de gündeme getiriyor.
Geçtiğimiz hafta, bir süpermarketin kundakçılık ve hırsızlık önleme amacıyla görevlendirdiği özel güvenlik bekçisi, genç market çırağını sebebi belirsiz bir nedenden dolayı fiziksel olarak saldırıya uğrattı. İddiaya göre, bekçi, çocuğa “çalışmakta olduğun markete izin almadan giremezsin” diyerek sert bir dille uyarıda bulundu. Bekçinin bu tavrı, mağazanın güvenliğini sağlama konusunda kendine biçtiği rolün aşırılığı olarak kabul edilebilir. Ancak olayın akabinde, bekçinin çırağın üzerine yürüyüp onu darp etmesi, durumun boyutunu değiştiriyor. Yaşanan bu olay, çevrede bulunan diğer müşterilerin ve market çalışanlarının şokuna neden oldu. Olay anındaki basit bir uyarı yerine dönüşen bu şiddet, genç bireyin psikolojik olarak da etkilenmesine sebep oldu.
Bu trajik olayın ardından kentte tepki çeken pek çok sosyal medya gönderisi ve açıklama yapıldı. Vatandaşlar, özel güvenlik görevlilerinin yetkilerini aşarak genç bireylere bu şekilde muamele etmesini şiddetle kınadı. Birçok kişi, güvenlik görevlilerinin üzerinde büyük bir sorumluluk bulunduğunu belirterek, bu tür olayların tekrar yaşanmaması için gerekli eğitimlerin ve denetimlerin yapılması gerektiğini ifade etti. Kentin gençleri için pozitif bir örnek teşkil etmesi beklenen bekçinin davranışları, toplumsal güvenlik konusunun yeniden sorgulanmasına neden oldu. Çocukların toplumda sağlıklı bir şekilde büyüyebilmeleri için bu tür aşırı tepkilerin önlenmesi gerektiği vurgulandı. Çocuk yaşta şiddete maruz kalmanın, bireylerin geleceği üzerinde kalıcı izler bırakabileceğini belirten uzmanlar, yetkililere çağrıda bulunarak, güvenlik alanında eğitimin şart olduğunu hatırlattı.
Yasal süreçlerin başlatıldığı ve olayın soruşturulduğu bildirilse de, genç market çocuğunun yaşadığı travmanın üstesinden gelmesi uzun bir zaman alacak gibi görünüyor. Olayla ilgili ilgili tarafların da bir araya getirilerek, durumu anlayabilmeleri, özür dileyebilmeleri ve konuyla ilgili sorumluluk almaları sağlanmalıdır. Bu tür vakaların bir daha yaşanmaması için güvenlik alanında doğru adımlar atılmalıdır. Gelecek dönemlerde, benzer olayların önüne geçebilmek adına güvenlik görevlilerine yönelik eğitim programlarının arttırılması, konuya dahil olan herkes açısından elzem görünüyor. Bu, sadece çocuklar için değil, toplumun tamamı için de kritik bir mesele olarak öne çıkıyor.
Öte yandan, olayın ardından vatandaşların tavrı daha da belirginleşti. Kentin sokaklarında dolaşan insanlar, şiddeti kınamanın ötesinde, benzer durumlar karşısında seslerini yükseltme konusunda daha kararlı görünüyorlar. Bu tür olayların tekrar yaşanmaması için sosyal medyada başlatılan kampanya, birçok insanın katılımıyla hızlı bir şekilde yayıldı. Gençlerin yaşam alanlarının korunması gereken bir değer olduğu gerçeği, bu tür organizasyonlar sayesinde daha fazla insana ulaşma fırsatı bulmakta. Böylece, toplumda var olan beraberlik anlayışı güçlenmiş oluyor.
Tüm bu yaşananların ışığında, bir kez daha anlaşıldı ki; güvenlik, sadece fiziksel değil, duygusal ve psikolojik bir alanı da kapsıyor. Gelecek nesillerin sağlıklı bir şekilde büyümeleri ve kendilerini güvende hissetmeleri adına her bireyin kendi sınırlarını bilmesi, diğerlerinin sınırlarına da saygı göstermesi gerekmektedir. Güvenlik ve özgürlük dengesi, yaşamsal bir önem taşır ve bu dengeyi sağlamak, hem birey hem de toplum için hayati bir meseledir. Olayın üzerinden zaman geçtikçe, gözlerimizdeki korku ve güvensizlik silinmeli, toplumsal dayanışmaya yönelmeliyiz.