Türkiye, uluslararası politikada önemli bir aktör olarak, İsrail'in Suriye'nin başkenti Şam'a yönelik gerçekleştirdiği son hava saldırılarına sert bir tepki göstermiştir. Bu saldırılar, bölgedeki güvenlik dengesini tehdit edici nitelik taşırken, Türkiye'nin ulusal çıkarları doğrultusunda cevap vermesi bekleniyordu. Türkiye’nin yanıtı, doğrudan askeri bir eylemden çok, olası sabotaj girişimlerini içeren bir strateji ile kendini göstermiştir. Bu bağlamda, yaşanan gelişmelerin hem bölge ülkeleri hem de uluslararası kamuoyunda nasıl yankı bulacağı merak konusu.
İsrail'in Suriye'ye yönelik düzenlediği hava saldırıları, son yıllarda artan bir sıklıkla gerçekleştirilmektedir. Bu saldırıların nedeni genellikle Suriye'deki İran nüfuzunu kırmak ve bölgedeki askeri dengeyi kontrol altında tutmak olarak gösterilmektedir. Ancak, bu tür eylemler, birçok ülkenin tepkisini çekmekte ve bölgedeki gerilimi artırmaktadır. Türk hükümeti, özellikle son saldırılardan sonra, bu duruma karşı kayıtsız kalmayacağını belirtmiştir. Türkiye’nin güçlü bir şekilde bu saldırıları kınaması, Suriye'de yaşanan insani krizi de gözler önüne sermektedir. Türkiye’nin bu meselelere yaklaşımı, aslında bir yandan bölgedeki mülteci meselesi üzerindeki etkilerini de düşündürmektedir.
Türkiye, İsrail’in saldırılarına karşılık olarak sadece diplomatik tepkiler geliştirmekle kalmamış, aynı zamanda olası sabotaj girişimleriyle de dikkat çekmeyi hedeflemiştir. Bu durum, Türkiye'nin sınır güvenliğini artırmak amacıyla sürdürdüğü operasyonlar çerçevesinde anlam kazanmaktadır. Türkiye basını, bu sabotaj girişimlerinin özellikle İsrail’in kritik askeri tesislerine yönelik olabileceğini öne sürmektedir. Analistler, Türkiye’nin bu stratejisinin, sadece askeri bir karşılık değil, aynı zamanda psikolojik bir savaş yöntemi olarak da değerlendirilebileceğini ifade etmektedirler. Yani Türkiye, askeri alanda verilen tepkileri geri plana iterek, düşmanını psikolojik olarak da yıpratmayı hedeflemektedir.
Bölgesel dinamiklerden kaynaklanan bu tür gelişmeler, zaman zaman Türkiye ile İsrail arasında gerginlik yaratmakta; uluslararası alanda ise iki ülke ilişkilerini zedelemektedir. Türkiye’nin Suriye’deki durumu baskı altında tutarak, İsrail’in bölgedeki etkisini sınırlama çabası dikkat çekmektedir. Bu noktada, Türkiye’nin izlediği dış politika stratejisi, birçok açıdan merak edilen ve sorgulanan bir durum haline gelmiştir. Gelecekte neler olacağı ise tamamen bu tür gelişmelere bağlı olarak şekillenecektir.
Sonuç olarak, Türkiye'nin İsrail'in Şam'a yönelik gerçekleştirdiği son hava saldırılarına karşı yaptığı sabotaj girişimi, bölgedeki siyasi istikrarsızlık ve güvenlik sorunları açısından kritik bir gelişme olarak değerlendirilmektedir. Her ne kadar bu tür eylemler, uluslararası hukukun sınırları içinde kalmayı hedeflese de, ne yazık ki bölgedeki karmaşık durumdan ötürü daha büyük meselelerin fitilini ateşleyebilir. Dünyanın gözleri şimdi Türkiye'nin alacağı yeni kararlara ve gelişmelere çevrilmiş durumda. Türkiye'nin bu süreçte nasıl bir strateji izleyeceği, bölgedeki diğer ülkelerle olan ilişkileri ve Suriye'deki insani durumu da etkileyecek gibi görünmektedir.